'BEN'' olmayı seçiyorum! itirazı olan..?

Hayatımdaki olagelen herşeyin zamanlaması son günlerde oldukça manidar.. Hani derler ya ''Bir film izledim hayatım değişti!,,; belki o kadar değil ama benim bugünümle ilgili söyleyebileceğim tek bir şey var : ''Bir film izledim sanki benim için yapılmış!,,...Yaşamının yarısından fazlasını çalışarak geçirmiş, ayakta kalabilme gücünü kaybetmemek için her zaman ''GÜÇLÜ KADIN''ı oynamak zorunda kalmış, kimseye minnet etmemiş, kimseden aşını-ekmeğini talep etmemiş, verdiği kararların her zaman arkasında durmuş, tek başına bir yaşam sürdürme çabasında olmuş bir kadına yapılacak en son şey nedir sizce..?
O'na ''NE YAPMASI GEREKTİĞİNİ'' söylemek!. Bugüne kadar her anında yanında olmuş, her zorluğu onunla aşmış, gücünü, kalbini, desteğini ondan esirgememiş biri değilseniz eğer siz siz olun asla bu çapta bir kadını kendi doğrularınıza göre yönlendirmeye çalışmayın ve ona ne yapması gerektiğini söylemeyin. 30'lu yaşlarınızın son hanesindeyken, henüz 2 gün önce tanıştığınız biri ''ADAM GİBİ ADAM'' olmayı ona hesap vermeniz ile eş değer tutar ya da ''SAHİPLENME'' denen şeyi hızla belirli kurallar çerçevesinde (ama sadece ve sadece kendi kurallarıdır bunlar) size aşılamaya çalışır ya işte ben tam da o anda, tam da oradan kaçıp uzaklaşmak istiyorum! 20'li yaşlarımda bayılırdım ''İŞTE ERKEK BU!,, dedirten hareketlere. 30'lu yaşların başında hafif hafif dar gelmeye başladı bu kalıplar bana. 40'ına merdiven dayadığım bu yıllarımda ise komik, anlamsız ve inanılmaz itici geliyor. Sakın yanlış anlaşılmasın bu cümlelerim. İlişkilere bakış açım ağzımıza takılmış güncel bir kelime ile ifade ettiğimiz gibi ''LARGE'' değildir. Hesap sorulmasın, sorumluluk alınmasın değildir asla onayladığım şey. Birini sever ve hayatıma alırsam, kimsenin dikte etmesine gerek yoktur bazı şeyleri; tam da içimden geldiği için yaparım ben zaten. Bununla beraber, 2 gün önce tanıştığın ve toplasan 3 defa gördüğün adam ''İLİŞKİDE OLMASI GEREKENLER EL KİTABI'' nı uzatınca tüyler dikenleşiyor, kedi gibi olan Ben gidiyor, yerini aslan kesilmiş bir kadın alıyor, karşısına geçip ''SEN TAM OLARAK KİMSİN Kİ..?'' demek isteyen birine dönüşüyorum.. İş, bunca yıllık yaşanmışlık ve tam olarak ''hayatı yaşamışlık'' olunca, haliyle nerede ne yapması gerektiğini, nasıl davranması, ne giymesi, nasıl oturması ve o oturduğu yerden nasıl kalkması gerektiğini fazlasıyla ve hakkını vererek öğrenmiş biri olarak bana bu konuları öğretmeye çalışanlara hayretle bakıyorum. Bugün izledim Ömer Faruk Sorak'ın '8 Saniye'' adlı filmini. Çok güzel eleştiriler almış filmi son haftasında yakaladım. Birkaç yıl içinde izlediğim en güzel filmlerden biri diyebilirim. Bu kadar ''özelimi'' kaleme almama da şu repliği sebep oldu : ''İnsan kendisi gibi olamadığı bir yerde 'var' olabilir mi?..'' Ben olamam! Beni ben yapan şeyleri değiştirmeye çalışanların yanında duramam! Beni kendi kalıplarına sokmaya çalışanlarla aynı yolda yürüyemem! Kendim gibi değilsem ben kocaman bir HİÇ'im! İşte tam da bu sebepten kimse size ne yapmanız gerektiğini söylememeli; siz de kimseye ne yapması gerektiğini... Ufacık diye adlandırılan özel taleplere duymamız istenen saygının neresinde kaldı bize gösterilen SAYGI... 

Sevgilerimle,

Aslı B. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayat hep boşlukları dolduruyor. Yeter ki siz izin verin!

size liste yaptım:)

Bir elim hep yalnız...