Kayıtlar

Mart, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

nerede kaldı organik hayat ?

Resim
Saat 10.37, trafikteyim, tüm ışıklar aniden gitti, yollar birbirine girdi! Saat 16.30 a kadar hayat durdu... Ne oldu ne bitti bilinmez ama tüm ülkede toplam 49 ilde yaklaşık 6 saat süren bu elektrik kesintisi elimizi ayağımızı resmen bağladı. Demek ki biri şalteri indirse ülke iptal! Durum bu kadar açık ve ne yazık ki B planımız olmadığını da gördük! Metroda kalan insanlar, çalışmayan bilgisayarlar, yüksek katlı binalardaki jeneratör sıkıntısı vs vs.. Hayat 6 saat için durdu ülkemin yarısında. Ve bu arada

size liste yaptım:)

Resim
Sabah yataktan sürünerek kalkma sorunu sanırım bir tek bana ait değil:(Baharın etkisi olduğunu düşündüğüm ''yorgunluğum'' un çözümlerini ararken faydalı bir sayfaya ulaştım. Bildik öneriler olan vitamin alımına dikkat edelim, spor yapalım ve uyku düzenimizi bozmayalım gibi cümleleri detaylandırmama bile gerek yok ancak bunlara ekleyebileceğiniz harika bir formül daha var: Pozitif düşünün! Sadece bununla bile kendinizi inanılmaz iyi, mutlu, sağlıklı ve güçlü hissedebilirsiniz. Pozitif düşünceyi ''Polyanna'' yı oynamak zannedenler için ufak bir liste yaptım.

seçim sizin!

Resim
Hayatımızın çok büyük bir bölümü kendi fikirlerimizin doğruluğunu savunmak ve bu fikirleri başkalarına kabul ettirmekle geçiyormuş. Boşa yaşanacak 1 dakikam bile olmadığından (eskiden kesinlikle bende yapıyordum..) zamanımı artık bunlarla geçirmiyorum. Doğruyu söylemek gerekirse bu huyumdan vazgeçmemin sebebi harcamak istemediğim vakit değil, bir süredir aldığım eğitimler ve okuduğum kitapları hayatıma uygulamamdan kaynaklanıyor. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, çok yakın bir zamanda da tüm bunları sizlerle paylaşacak bir platform hazırlığındayız. Bu aralar hep filmlerden bahsediyorum ama yaşamın içinde kaçırdığımız gerçekleri de en net ve kocaman ekran olan sinemada görebiliyoruz belki de:) 2008 yapımı Vantage Point -Bakış Açısı- her gün yaşayacağımız türden bir konuyu ele almıyordu elbet ama konunun anlatımı çok etkilemişti beni. Bakış açısı kavramını gerçekten hayatımıza entegre ettiğimizde birçok şeyin nasıl da değiştiğini görebiliyorsunuz. Kabul etmek,

'BEN'' olmayı seçiyorum! itirazı olan..?

Resim
Hayatımdaki olagelen herşeyin zamanlaması son günlerde oldukça manidar.. Hani derler ya ''Bir film izledim hayatım değişti!,,; belki o kadar değil ama benim bugünümle ilgili söyleyebileceğim tek bir şey var : ''Bir film izledim sanki benim için yapılmış!,,...Yaşamının yarısından fazlasını çalışarak geçirmiş, ayakta kalabilme gücünü kaybetmemek için her zaman ''GÜÇLÜ KADIN''ı oynamak zorunda kalmış, kimseye minnet etmemiş, kimseden aşını-ekmeğini talep etmemiş, verdiği kararların her zaman arkasında durmuş, tek başına bir yaşam sürdürme çabasında olmuş bir kadına yapılacak en son şey nedir sizce..?

hala aşık olmadınız mı..?

Resim
Son cemre de 10 gün önce düştü toprağa! Bu demektir ki kış ayını geride bıraktık, bahar kendini hissettirmeye başladı, hava berrak, tertemiz, aşk kokulu... Arapça kökenli olan kelimenin tam anlamı ''ATEŞ PARÇASI''. Bundan daha güzel anlatamazdı hiçbir tamlama baharın gelişini. Önce havaya, sonra suya, sonra toprağa, en son da yüreğimize düşer cemre.. Ve mısralarda bile yerini almıştır Sezen ile buluşarak ''ben her bahar aşık olurum.. rüzgar olur yağmur olurum..filizlenir anılarda gururum, taşar içimden ruhum...,, O yüzden ''bahar geldiğinde mi ben böyle olurum? yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar? ayrıca bunun seninle ne ilgisi var..tabii ki ben böyle olduğum için bahar!,,.. demiş Candan.. Şöyle oturun rahatça koltuğunuza her neredeyseniz. Yaslanın arkanıza, kapatın gözlerinizi. Ve tam da o anda olmak istediğiniz yeri hayal edin.. Ve olmak istediğiniz kişiyi.. Bu bahar aşık olun size gelmek üzere olan sevgilinize, yine aşık olun 15 yıllık eşinize ve

yaşlanmak kaçınılmaz...büyümek isteğe bağlı..!

Resim
Yeni bir yaşım oldu bugün! Adı : 39. Tanışmadan çok uzun zaman önce biliyordum geleceğini. O gelmeden önce de oldukça tecrübeliydim yeni yaşlarıma. Hep mutlulukla karşıladım onları. Hiç sormadım ' 'Neden artarak geliyorsunuz? '' diye.. Hiç kırılmadım yüzüme kattığı olgun ifade için yenisine.. Bir tek adı 30 olan üzmüştü biraz, kabul edememiştim dudağımdaki telaffuz şeklini bile. Bu kadar büyümek sanki bana yakışmamıştı. Sevmemiştim 20'lerden çıkma fikrini. Sonra bir baktım ki ben bu oyunda mızıkçılık yaparken diğer tarafta yeni oyunu kurmuştu bile üst üste gelen 9 tane sayı. Ama bu sefer sevdim ben O'nu! Çünkü yanında bana onlarca hediye getirmişti. Şımarıklık getirmişti, dün gece 00.35'ten itibaren aldığım mesaj ve telefonlar için. Mutluluk getirmişti ne çok sevildiğimi görmem için. Farkındalık getirmişti hatalarımı da sevmem için. Gururu getirmişti ayakta dimdik durabilme gücüm için. Çılgınlık getirmişti ''Keşkelerim olmayacak'' kararım iç

dizginlerinizi nasıl yönetiyorsunuz..?

Resim
Güne yağmurla uyandık Ankara'da! Pencereden bakınca kapalı, puslu bir gökyüzü ve ıslak sokaklar çarpıyordu göze. ''Harika!'' dedim kendi kendime. Tertemiz bir hava vardır kesin dışarıda. Tüm gece yağmur suları ile temizlenmiş caddeler, ağaçların yapraklarında kalmış su tanecikleri ve sonrasında hissedilen eşsiz toprak kokusunu düşündüm sonrasında. Attım kendimi dışarı. Kapıdan çıkar çıkmaz soludum ciğerlerime berrak havayı. O kadar temizdi ki kimseye kendini kötü hissettirme imkanı yoktu havanın. Kapalı ve puslu olmasına rağmen. ''Ne güzel!'' dedim kendi kendime. İliklerime kadar hissedebildiğim bu güzel günün tadını çıkartmak için başladım hayallere. Benim hayallerim erişilebilir olanlardandır. Kırıklığını yaşamamak için bu seviyede tutmak hayatım boyunca aldığım en doğru kararlardan biridir. Yine öyleydi bugünkü hayalim de. Ofise gidince güzel bir kahvaltı, ardından Türk kahvesi eşliğinde okunacak gazete ve günün trafiğine hazır olma!. Binlerce şü

Top 10 listeniz var mı?

Resim
Bilgisayarımın başına oturmayalı 3 gün olmuş ki bundan dolayı kendimi az biraz suçlu hissediyorum.. Genellikle günümü çok iyi planlayan biriyimdir. Bununla birlikte son günlerdeki koşturmacamın arasına sıkıştırmak istemediğim yazımı tam da şu anda, kulağımda Pink Martini'den Una Notte a Napoli ile yazıyorum... Yıllar yıllar önce Kuruçeşme Arena'da ılık bir haziran akşamı enfes bir atmosferde ve sonrasında da maalesef aynı tadı alamadan Congresium'da izleme şansı yakaladığım efsanevi grubu tanımayan bilmeyen yoktur sanırım. Varsa da hazır bilgisayarınızın başındayken Youtube ziyareti yapmanızı ve özellikle de ''La Soledad'' dan başlamanızı tavsiye ederim. Müziğin her türlüsünü dinlerim diyemem. Açık yüreklilikle belirtmem gerekirse seçiciyimdir. Öyle kulağa hoş gelen her parçayı dinlerim diyeni de anlamam. Hikayesi olmalı, anlamı olmalı, tınısı beni bir yerlere götürmeli... 15 - 30 yaş arası dinlediğim her parçayı hayatımdaki kişiyle anlamlndırırdım. Bunu

bilançonuz krediye elverişli mi..?

Resim
Bu yazıyı yazdığım an itibariyle tam 7 gün 26 dakika sonra 39. yaşıma girmiş olacağım... İnsanı büyütenin pastadaki mum sayısı olmadığını anladığım günden beri önemsemem kaç yaşımı geride bıraktığımı. Ama bunca yaşanmışlıklara rağmen hala bulamadım beni asıl olgunlaştıran kırılma noktasını... Asla da bulamayacağım sanırım. Tek bildiğim, çok uzun bir süredir içimden ne geliyorsa dudaklarımdan dökülmesine izin verdiğimdir. Böylece ''keşkelerim'' de çıkıp gitti hayatımdan.. Zamanında gidenler gibi....  Hayatınızın bir döneminde kelimelerinizin boğazınıza kılçık gibi takılıp çıkamadığı veya harekete geçmek isteyip de yerinize mıh gibi çakıldığınız anlar olmuştur mutlaka. Basiretiniz bağlanır... Rüyalarınızdaki gibi bağırırsınız ama sesiniz çıkmaz.. Bataklıkta gibi hissederseniz kendinizi, ne yaparsanız yapın çıkış yeri bulamayacağınızı düşünürsünüz. İnanılmaz bir özgüven kaybı yaşarsınız gereksizce.. O an için en mutsuz zamanlarınızdır. Hatta daha da abartıp

mücadele aşınızı yaptırdınız mı..?

Resim
Bugün bir gazetenin ekinde Burçin Terzioğlu ile yapılan röportaj vardı. Oldum olası çok severim kendisini. Çok samimi, çok tatlı, hüzünlü ama eğlenceli bulurum. Girdiği tüm karakterlerde de kendinden bir şeylerin var olduğuna eminim. Rollerin hepsi üzerine özenle dikilmiş elbise gibi oturuyor çünkü. Röportajını okurken ''ne kadar benim gibi, nasıl da ben kokuyor kelimeleri..'' diye düşündüm. 2014 yılı benim için olduğu kadar onun için de mücadele yılı olmuş. Farklı alanlarda yapmışız hayat kavgamızı ama roller aynı olmuş. Acıların en büyüğünü tatmış. Anneciğini kaybetmiş.. Yerine kimseyi koyamayacağınız bir kayıp.. Kelimelerin tasviri, tesellisi, çıkar yolu yok.. Tahmin bile edemiyorum  yaşadığı acıyı, açıkçası etmek bile istemiyorum. Sonra 7 yıllık hayat arkadaşı çıkıvermiş hayatından.