Fütursuz Gülümsemelere...

Uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla birlikte güzel bir yemek yedik geçen hafta. Birbirimizi 20 sene öncesinden tanırız. Bu süre zarfında görüşme şansımız pek olmadı ama onca yıl ayrı gayrı geçmemişcesine samimiydik o akşam. Ortalamanın üzerinde bir güzelliği, dışarıdan bakıldığında fazla kaliteli bir duruşu, yanına yaklaşmaktan korkabileceğiniz bir tarzı vardı hep. Hala da öyle.. Seviyorum onun bu hallerini. Hiç taviz vermez dik bir tarafı da var. İtiraf ediyorum ki bana benzerliklerinden dolayı belki de bu kadar yakın hissediyorum kendimi ona.
   Gürültülü yerlerden ikimiz de hoşlanmadığımızdan sakin, keyifli, harika şaraplar içebileceğimiz bir yere gittik. Konuşacak, paylaşacak ve belki de itiraf edeceğimiz ne çok şey varmış biz bile farkında değilmişiz.. Neler yaptığımız, işlerimiz, günlük hayatımız, hayatımızın içindekiler, dışındakiler, oradan buradan derken döndük liseyi bitirdiğimiz zamanlara. O akşam, şaraptan mı yoksa birisine koşulsuz güvendiğinden mi bilmem ama keyifli ve sansürsüz bir sohbetti yaptığımız. Yaklaşık 17 senedir hayatına birçok kişi girmiş, çıkmış, başından bir evlilik geçmiş, fazlasıyla erkek tanımış ve sanırım yavaş yavaş kendini ve ne istediğini daha iyi bilir bir hale gelmişti. Çok güldük o akşam. Fazlasıyla da hüzünlendik. Neler gelmiş geçmiş hayatımızdan... Ve de kimler... ''Çok ters ve gıcıktım. Biriyle tanışınca sanki hayatıma girmesin diye çabalıyordum. Sonra kendime kızıyor ve bunalıma giriyordum çocukça. Ve sonra başka biri geliyordu. Yine sonsuz bir arzu duysam da adamı hayatıma sokmamak hatta benden nefret etmesini sağlamak için elimden geleni yapıyordum.'' dedi bir ara. Güldük epeyce aslında trajikomik hikayelerimize. Garip bir güvensizlik duyuyordu kendisine hiç nedeni yokken. Dediğim gibi, ortalamanın üzerinde bir güzelliği, her zaman alımlı ve şık haliyle güvensiz biri olduğunu düşüneceğim son kadındı belki de. O da : '' İnsanlar bu tarafımı gördüklerinde asla inanamıyorlar. Saçmaladığımı, istediğim her insanla birlikte olabileceğimi hatta parmağımda oynatabileceğimi düşünüyorlar. Ama öyle değil... Bu kadar güçlü görünmemin, kimseleri yanıma yaklaştırmamamın nedeni kendime olan aşırı özgüvenimdem değil, aksine bilinçaltımda yatan güvensizlikten kaynaklanıyor.'' dedi. Tabii ben de inanmadım, inanamadım. Etrafta bunca yüzüne bakılmayacak, bakımsızlıktan yıkılan, ayağına oje sürmeyen ama o çirkin topuklarına rağmen de parmak arası sandalet giyen kadınlardan değildi o. Bilirim ben, yaz-kış bakımlı ve ojeliydi tırnakları. Saçını 1 hafta boyunca yıkamayan kadınları koluna takan adamlara hayretle bakardı çünkü asla fönsüz ve dip boyası çıkmış göremezdiniz onu. Ter kokusundan yanına yaklaşamayacağınız kadınların sevgililerine gülerdi, çünkü duş almadan evden çıkmazdı. Ve en önemlisi de okuldan sonraki yıllarda hep çalışmış ve kendi parasını kazanmıştı. Bir erkekle birlikte olmaya başladıktan 1 ay sonra ''kredi kartı borcum var'' diye dudaklarını büzüştürerek yalandan bir moralsizlikle sevgililerinden para isteyen kadınlardan değildi O. Eski eşinden para almak bir yana neredeyse kendisi bakacak duruma gelmişti onu evinden sepetlemeden önce. .. Hep güçlü, hep dimdik, hep güzel ve hep harikaydı.. Ve hep başlayıp asla sonunu getiremediği ilişkiler vardı hayatında. Çok güldüm lafın arasında söylediği ''kendimi erkekler gibi hissetmeye başladım. Biriyle bir defa görüşüyorum ve canım onu bir daha görmek istemiyor!'' Güldük, gülüştük ama sustuk sonra... Bu kırmızı çizgisidir bir kadının. En olmaması gerekendir bu kadar duygusal bir varlık için. En son hatta hiç yaşanmaması gereken bir histir bu kadar naif bir kadın için.. ''Şimdi keyfim yerinde, hayatımda biri var ve keyfim yerinde. Çok eğleniyor çok gülüyoruz birlikte'' dedi.. Kıskanmadım değil.. Biriyle eğlenmeyeli, gülmeyeli, saçmalıklar yapıp birbirimizin gözünün içine bakıp bakıp kahkahalar atmayalı ne kadar zaman oldu bilmiyorum. ''Değiştim artık'' dedi..'' Pislik ya da gıcıklık yapmıyorum kimseye. Hayatıma girmek isteyene bakıyorum şöyle bir, canım çok istiyorsa açıyorum sonuna kadar kapılarımı..'' dedi ve devam etti '' Son 15 yıl nasıl geçti anlayamadım. Ve kendime bir söz verdim. Bundan sonra anlamsızca yaşadığım, öylesine geçirdiğim bir günüm bile olmayacak. Tutuyorum bu sözümü bir süredir. Hayat çok kısa ve çok güzel. Ben de bana bahşedilen her güzel şeyin tadını çıkartıyorum artık. Kim ne düşünür umrumda değil. Yıllardır beni bilen bilir. O üç beş kişi de yeter zaten. Ferhat Göçer şarkısındaki gibi bir daha hayata gelmeyi beklemeyeceğim kendimi daha çok sevmek için...'' . Herzaman hoş ve güzeldi ama bu sefer yüzü daha farklı geldi bana. Daha anlamlıydı gözleri, daha fütursuzdu gülümseyişi. Ve ben bu halini çok sevdim onun.. Sanırım onun düsturu birçoğumuza örnek olabilir. ''Güçlü kadın değil, mutlu kadın olmak istiyorum..'' Uzun zaman sonra harika ve sıcacık bir sohbetti bizimkisi. Bir daha ki buluşmamıza kadar daha neler yaşanır bilinmez. Ancak tek bildiğim o fütursuz gülümsemenin bulaşıcı olduğu...

Sevgilerimle

Aslı B.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayat hep boşlukları dolduruyor. Yeter ki siz izin verin!

size liste yaptım:)

Bir elim hep yalnız...